Bir kurbağayı kaynar su dolusu bir kazanın içine attığımızda neler olur dersin?





-    Tabi ki kurbağa can havliyle refleksif bir şekilde kazandan dışarıya sıçrayacaktır. Acı verici bir deneyim ve belki birkaç yanığın ardından, kazanın içine atlama ile ilgili olumsuz bir kodlamayla ancak kendisi için uzun vade de olumlu bir deneyimle yaşamaya devam edecektir...

Peki.... başka bir kurbağa soğuk veya ılık su dolusu bir kazanın içine atıldığında ve su yavaş yavaş ısıtıldığında neler olur dersin?

-    Bu sefer kurbağa yaklaşan tehlikeden habersiz, kazanın içerisinde kalmaya devam edecektir. Gittikçe artan su sıcaklığı kurbağayı daha da sersemletecektir, taa ki yerinden kıpırdayabilecek hali kalmayana dek  ve....kaçınılmaz son...
 Eminim aranızda kurbağa öldürmek isteyen yoktur :) 

İşte bu durum birçok insanın da hatta toplumlarında yaşam öyküsüdür...

Önemli bir çıkarım; 
Birşeyi yavaşça değiştirirseniz; çoğu kimse bunu fark etmez...

Yani;
 içinde bulunduğunuz ortam sahip olduğunuz özgürlükler alışkanlıklarınız yaşam biçiminizde adım adım ;size hissettirmeden ;oynamalar, ayarlamalar olduğunda belli bir süre sonra kendinizi kendi içsel aynanızdan çok daha uzak bir yerlerde bulabilirsiniz ....

BU HİÇ DE İYİ BİR ŞEY DEĞİL!...

Değişim süreçleri adım adım, basamak basamak ve gecikmelerle yaşandığından birçok insan, yaşam koşullarındaki olumlu veya olumsuz yöndeki hassas fakat ivmesel değişimlere zamanında gereken tepkiyi veremez. Yaşam kalitesi yavaş yavaş fakat istikrarlı bir şekilde kötüye giden birçok kişi, kendisini bir anda şeytan üçgeninin (veya kaynayan kazanın) içerisinde buluverir ve dışına çıkabilecek gücü kendisinde bulamaz. 

Toplumlarda denetim mekanizmaları güvenlik gerekçeleriyle gittikçe artıyor;
Bu bireysel özgürlüklerimizden neyi ne kadar götürüyor? 
Gözetlendiğini ; dinlenildiğini ; izlenildiğini düşünen bireylerin davranışı izlenilmeyen ortamlarda ki davranışından farklılık gösterecektir...

Göze batmamak; yalnız kalmamak; hatta dayatılmış kuralların dışında özgün fikirler; eylemler ortaya koyduğunda tepki-ceza-uyumsuzluk göreceğini düşündüğü için kendisini bastırma yoluna gidecektir.Farkında olmadan... giderek dayatılmış özel hayata müdahale kurallarına; uyum sağlayacaktır. 

Bu bireyin özgün olma
özgür olma;
bağımsız düşünme;
en önemlisi kendisi olma gibi haklarını yavaş yavaş teslim edebileceği anlamına da gelmiyor mu ?

Böyle bir durumda, toplumlarda kendine özgü, farklı düşünenlerin sayısı günden güne azalır....

Bu tür tek tip toplumlar kendini zihnen veya sosyal olarak yenileyemez. Hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük artarken, aynı zamanda toplumun yaratıcılık, yenilenme, ilerleme olanakları engellenmiş olur.
Bu yüzden arada bir termometreye bakıp, suyumuz ne kadar ısınmış, bunu görmemiz lazım....

Oldu mu??? Bence bugünlere has tam zamanında bir yazı oldu...güzel oldu...



Sevgiyle....

1 yorum: